EEC ile tanışmam 2002 yılında Tekfen Tower’ın inşaatında Kontrol Mühendisi olarak işe başlamamla oldu. EEC’yi geçmiş tecrübelerinden de duyduğumuz ve bildiğimiz için herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Zaman içerisinde, yangın olsun, anons sistemleri ile ilgili olsun, sorunları çözümündeki mücadelesi, bu konulardaki bilgi paylaşımları ve önerileri sayesinde kafamızdaki soru işaretlerinin hepsi silindi. Tecrübe veya bilgi eksikliğiyle hiçbir zaman karşılaşmadık. Bir soru sorduysak her zaman cevabını veya çözüm önerilerini aldık. Karşılıklı yeri geldi kafa kafaya mücadele ettik, nasıl sistemi daha iyi kurabiliriz diye, her iki taraf da tecrübesini ortaya koydu ve ortaya güzel bir iş çıktı. Zaten Tekfen Tower’da 17 senedir EEC’nin ilk kurduğu sistem hala aynı şekilde, ana sistem bazında çok büyük revizyonlar yapılmadan çalışıyor.
Bizimle çalışmaya başladığı zaman EEC zaten rüştünü ispatlamış bir firmaydı. Sadece bizim tereddüdümüz bu binaya adapte olma konusundaydı; binanın inşa yapısı gereği yaşanabilecek sıkıntılar olabileceğini düşünüyorduk. Bu sıkıntıları da projeler üzerinde beraber çalışarak giderdik; dolayısıyla bir zorluk yaşamadık. 17 senedir hala da o şekilde devam ediyor. Zaten EEC’nin farkını ortaya koyduğu nokta da bu. Önceliği mal satmak değil, tecrübeyi satmak; sonrasında da sorunlarla karşılaşıldığında da onları bir an önce çözüme kavuşturmak. Bir firmadan tek istenilen de budur.
Tekfen Tower’da kullandığımız EDWARDS zaten uluslararası bir ürün. Biz de binayı yaparken UL ve FM onayı olması şarttı. Şimdi artık CE onayı da var. Ürün konusunda bir şüphemiz yoktu, yıllardır kullanılan ve bilinen bir marka olan EDWARDS ile çalıştık. EDWARDS daha sonra el değiştirdi, şu an Carrier’in altında ama sonuçta hep büyük isimler oldu, hiçbir zaman boşta kalan bir marka olmadı. Dolayısıyla ürün konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Tekfen Tower’ı yaparken de yönetimin bizden istediği, her zaman doğru ürün, kaliteden kaçmadan pahalı bile olsa uzun yıllar kullanabileceğimiz, sorun çıkartmayacak ürünler tercih etmemiz yönündeydi. EDWARDS ve EEC bunlardan biriydi, hizmet olarak da keza öyle. Periyodik bakımlar olsun, sorunların çözümünde olsun, servis hızı ve doğruluğu noktasında olsun kaliteli bir hizmet sunuyor. Zaten bunca yıldır da her daim bilfiil çalışmaya devam ediyoruz; büyük bir iş birliği içerisindeyiz. Çoğu projelerimizde de çalışmaya devam ediyoruz. Ürün maliyeti ve hizmet maliyetleri çok büyük bir etken olmuyor açıkçası, çünkü bunlar ikinci üçüncü derecede düşünülmesi gerekenler. Sistemlerin doğru kurulması çok daha önemli. Sonuçta insan canı ve mal sağlığıni koruyorsunuz.Dolayısıyla bu sistemlerin her daim çalışıyor olması gerekir. Bunun için de gerçekten uzman bir tecrübe gerekmekte. Sistemleri çalışır tutmak için periyodik bakımlar konusunda da EEC ile bugüne kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Doğal olarak faydasını da görüyoruz. Tekfen Tower binasında veya diğer binalarımızda olsun, 17 senedir bilfiil çalışır biçimde hiçbir sorunla karşılaşmadan devam ediyoruz.
EDWARDS Yangın Alarm Sistemleri »
Ürünlerin bize sağladığı faydalara gelince, EEC’nin Tekfen Tower’da kurduğu sistemler açısından düşünürsek; yangın, CCTV ve kartlı geçiş noktalarında 3 örnek verebiliriz. Ürünlere güvenme noktasında çok az arıza vermeleri dolayısıyla güvenilirlikte bir farklılığı var. Esneklik diyebiliriz, çünkü sistem genişletmemiz gerektiğinde ilaveleri kolaylıkla yapabiliyoruz. Güvenilirlik ve esneklik bu ürünlerinin en önemli 2 faydası. 3. bir faydası ise erişim ve raporlar konusunda bir şey istediğimizde tam karşılığını alabilmemiz. Kullanım kolaylığı, kullanıcı dostu, yani kolay anlaşılır olması diyebiliriz. Ve sorunsuz olması, gerçi güvenilirliğin içine dahil edebiliriz onu da.
17 yıl içinde yaşadığımız çok olay var ama çözüme kavuşturamadığımız hiçbir şey olmadı. Arıza ile karşılaştığımız bir durum da olmadı. Bilfiil bir yangın da yaşamadık açıkçası. Ama en büyük şey ilk kurulum zamanlarındaki HSBC patlamasıydı. Orada da sistemsel açıdan herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını da biliyoruz.Yıllık bazlarda tatbikatlarımızı her daim gerçekleştiriyoruz. Öncesinde ve sonrasında tabii ki sistemsel bazı eksiklikler olabiliyor, 24 saat kontrol edemediğiniz noktalar olabiliyor, ya da firmaların kendi katlarında bize haber vermeden yapmış oldukları revizyonlar olabiliyor. O noktalarda tespit edilen hataları da zaten beraberce çalışıp gideriyoruz. Dolayısıyla çözemediğimiz hiçbir şey olmadı.
Bir yerden uyarı geldiğinde, mesela birisi yangın butonunu çektiği zaman, onu anında lokasyon bazında görebiliyoruz. Zaten onu projelendiriyorsunuz. Hangi noktada ne olduğunu anında görebiliyorsunuz dolayısıyla yönlendirmede hız kazanıyorsunuz. Çok büyük bir sorun oluşmadan, olay büyümeden hemen müdahale edebiliyorsunuz. Bu sistemin getirdiği bir kolaylık, işte kullanım kolaylığı dediğimiz. Ama bunu oluşturan da sadece EEC değil, EEC ile beraber çalışmamız. Sonuçta burada bir revizyon olduğu zaman biz EEC’ye dönüyoruz, o revizyonu muhakkak işlettiriyoruz. Dolayısıyla bu sistemin düzgün çalışabilmesi için, bu kullanıcı kolaylığını kaybetmemek ve her zaman hızlı müdahaleyi sağlayabilmek için her zaman karşılıklı özveriyle çalışıyoruz. EEC’den de bu yardımı görüyoruz. Bir tane dedektör ilave ettiğimizde bile “gelin” dediğimizde muhakkak o hizmeti bize verip onu sisteme dahil ediyorlar ve anında da çalışır şekle getiriyoruz.
EEC’yi hep tavsiye ediyoruz, o konuda hiçbir şüphe yok. Şunu da söyleyeyim; zaten boy ölçüşebilecek başka bir ürün de tanımıyorum. Burada kullandığımız sistemler zaten dünya çapında rüştünü ispatlamış ürünler olduğu için başka ürünlere çok da sıcak bakmıyoruz açıkçası. Hani şöyle de bir durum var kendi açımızdan, örneğin sizin ürünleriniz 100 lira tutuyordur başka bir ürün 50 lira tutuyordur. Biz yine 100 liralık ürünün altına imzayı atarız burada yani sizin ürünlerinize. Çünkü tecrübe çok önemli, yaşadıklarımız önemli, karşı firmanın bakış açısı önemli ve onun tecrübesi önemli. Biz ucuza kaçan bir firma değiliz. Bizim için en önemli birinci değerlendirmemiz karşıdaki ürünün kalitesi ve alacağımız servisin kalitesi. Bu ikisini de kombine sağlayan EEC olduğu için altına hemen imza atıp herkese de tavsiye edebiliyoruz. Diğer ürünlerde yaşanılanları da piyasadan duyuyoruz birebir yaşadığımızdan değil.
Ürünler ve EEC’den son derece memnunuz. En üst rütbesinden, patronundan en alt seviyesine kadar her daim bu iş için çalışan bir kadro var. Aslında şöyle de diyebiliriz; EEC yaptığı iş açısından şu anki piyasada okul olabilmiş bir şirket. Çok arkadaş var ayrıldı, istifa eden de oldu firma açanlar oldu, EEC bu konuda en üst rütbesinden en altına kadar o insanlar için bir okul olmuş durumda. Dolayısıyla EEC’yi de burada biraz övmek lazım. Kuruluşundan beri piyasaya yön verebilmiş, bu düşünceyi Türkiye’de oluşturabilmiş, bununla ilgili çalışabilecek personeli de yetiştirebilmiş yegâne firmalardan biri.
Ürünlerin kalitesi yüksek diyeceğim. Yeterli dersek düşük olur. Fiyat yüksek olabilir ama alacağımız kalite ve geri dönüş önemli. Dolayısıyla bir laf vardır, “ucuz mal alacak kadar zengin değilim”, onu öyle özetlemek lazım. Yangın sistemi ayrı, onun standartları zaten çok yüksek dünya standartlarında. Ama kamera açısından baktığınız zaman şu an Çin’in bir hakimiyeti söz konusu. Kamera satıyorsunuz 50 lira; kamera satıyorsunuz 500 lira. Şimdi 50 liralık kamerayı aldığınız zaman iki üç ayda bir ya arıza çıkartır ya değiştirirsiniz. Totale bir bakmışsınız 1000 lirayı bulmuşsunuz. Sonuç itibariyle burada o fiyat kalite performansı çok önemli. EEC de bence son derece makul rakamlarda, zaten piyasa şartları da bunu zorluyor.
Ürünlerin özellikleri ihtiyaç ve beklentilerimizle örtüşüyor, aksi durumda EEC’yi seçmezdik. Her türlü beklentimizi karşılayan bir altyapısı var. Ürün kataloğu çok geniş, zaten dünya çapında ürünler satıyor olması bunun için bir etken.
İşi teslim etme süresiyle ilgili olarak şöyle bir not düşebiliriz; işi teslim etmek tamam bir sonuçtur, ama gerçek anlamda çalışır, doğru ve kaliteli teslim etmek önemli. Dolayısıyla burada da EEC bir fark atıyor.
Teknik servise kolay erişim konusunda da bir sıkıntı yaşamıyoruz. Önceden de özetlediğim gibi, EEC’nin sahip olduğu bu tecrübeli personel kadrosuna kolay erişebilmemiz sayesinde. Yani kiminle görüşürseniz sistemlerle ilgili bir bilgi sahibidir. Hepsinin zaten o konuda eğitimleri mevcut. Dolayısıyla o konuda da herhangi bir sıkıntı yaşamıyoruz. Erişim olsun, sorunların çözümü olsun o konuda da hızlılar.
Satış personelinin yaklaşımı ve iletişiminde de gene bir fark var, yani EEC’nin bir farkı var. Türkiye’de şöyle bir sıkıntı var, satış personeli çoğu zaman ne sattığını bilmiyor. Ürünle ilgili teknik bir altyapıya ya da eğitime sahip değil, dolayısıyla bir soru sorduğunuzda ya da teknik özelliğini sorduğunuzda size hemen geri dönemiyor, “Durun bir öğreneyim de size öyle cevap vereyim” diyor. EEC’de bu böyle değil. EEC’nin yapısı gereği, zaten teknik bir kadro altyapısı olması ve birbirlerinin işlerinde zaman içerisinde görev değişikliği sebebiyle çalışmış olmalarından dolayı satış personeli sorduğunuz malzemelerle ilgili sorulara sağa sola dönmeden de cevap verebiliyor. O tecrübeye sahip olarak geldiğinden zaten ürünün neler yapabileceğini ve hangi özelliklere haiz olduğunu biliyor. Şöyle özetleyeyim; sisteme kaç tane bağlayabileceğinize kadar son derece profesyonel yaklaşımlara sahipler.