Bu sadece Türkiye değil, dünyada da yeni olan bir konu. O yüzden tüm gelişmeleri takip ediyoruz. Allianz Teknik olarak gelen talepler üzerine lityum iyon pilleriyle ilgili konuya, araç içindeki sarsıntıya maruz kalan aksamların testleriyle girdik. Deprem laboratuvarı olsak da cihazlarımız çok yüksek seviyede titreşim kapasitesine sahip olduğu için araç koltuğu da en çok test hizmeti verdiğimiz alanlardan. Yurt dışından önemli otomotiv üreticilerinden bu yönde talepler alıyoruz. Şu anda yangın riskini hem önleme hem de kurulum aşamasında neler yapılması gerektiğini araştırıyoruz. Henüz faaliyet kolu ve diğer branşlardaki risklerine yönelik hazırladığımız bir rehberimiz yok, üzerinde çalışıyoruz. Ama üzülerek söylüyorum ki, ilerleyen dönemlerde bu tip yangınlarla karşı karşıya kalabiliriz.
Allianz Teknik olarak, “sürdürülebilirlik” vizyonumuzun bir parçası. Yasal tarafında çok uzmanı olduğum bir alan değil. Ama bakış açımızı özetlemek gerekirse, kurum olarak iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması ve temiz çevre dediğimiz, içinde çevresel etkiler, sosyal etkiler, yönetimsel etkiler dahil neyin nasıl olması gerektiği ve ne gibi önlemler alınması gerektiği üzerine, öncelikle kendi sorumluluğumuzdaki binalarımıza ve müşterilerimize nasıl daha fazla destek verebiliriz düşüncesiyle yola çıktık. Kurduğumuz departman çok yeni, asıl amacımız da özellikle 2026 yılında yasal olarak ödenmesi gerekecek “karbon vergisi” diye adlandırılan vergilerin ödenmesi yükümlülüğünden önce ne gibi tedbirler alınabilir, aslında vereceğimiz hizmette ana fikrimiz budur.
İlerledikçe görüyorsunuz ki, çok disiplinli bir konu. Sadece kullandığınız enerjiyle bitmiyor, atık yönetiminden kullandığınız ürünün üretim safhalarında harcadığınız eforlara giden birçok alanı kapsadığını görüyoruz. Bu konuda da riski hızlı bir şekilde matematiksel olarak analiz edecek bir araç geliştirmeye çalışıyoruz. Ayrıca bu emisyonu azaltabilecek tedbirlerin ne olabileceğini müşterilerimize de yansıtmak istiyoruz.
Sorunuza gelirsek; rüzgâr enerjisi alanında gördüğümüz risklerin başında yine yangın geliyor. Çünkü nasel dediğimiz o gövdenin elektriksel kısımlarında, özellikle motor bölümünde mekanik bazı sıkıntılar olabiliyor. Bakış açımız gereği çok teknik yaklaştığımız, işte dişli kutulu mu yoksa dişli kutusu kullanılmıyor mu, yıldırım korunmasıyla ilgili ne gibi önlemler var diyerek detaylara indiğimiz bir risk analiz sistemimiz var. Burada da ağırlıklı gördüğümüz hasarlar, çok yüksek hızlarda otomatik kapanma sistemleriyle ilgili bazı arızalardan kaynaklı olabiliyor ve direkt kanat kopmalarına kadar gidebiliyor. Yıldırımın çok etkili olduğunu görüyoruz, ki bu da aslında biraz coğrafi konumla ilgili.
Bizim iklim değişikliğinin etkilerini azaltmayla ilişkilendirdiğimiz bir dijital risk haritalama projemiz de var. Bu da yine yatırım aşamasında düşünülmesi gereken bir nokta. Gerçekten bir güneş ya da rüzgâr enerji paneli kurulmasına uygun bir bölge mi, değil mi? Örneğin fırtınalı günlerin yaşandığı bir alan mı, çok fazla yıldırım riski var mı, rüzgâr hızının yönetilemeyeceği seviyelerde olduğu ya da yoğun yağışlar olduğu dönemleri var mı gibi özetle aynı depremde önce zemine bakıldığı gibi yine önce ona bakmak lazım.
Sonuçta RES’lerde de yine yangın riskinin ön plana çıktığını görüyoruz ve yangın başlayınca eğer gövdenin içinde otomatik bir gazlı söndürme sistemi yoksa, ki üzülerek söylüyorum her rüzgâr türbini içinde söndürme sistemi var diyemeyiz. Çok yüksek yapılar olması sebebiyle yangın başlayınca çaresiz kalınıyor ve yanmaya terk ediliyor.
Sigorta sektörü olarak bizlerin rolü ortaya çıkıyor. Bizim iş yapış kurallarımıza dahil ettiğimiz bir konu bu. Diğer tesislerde yaptığımız gibi enerji tesislerine yönelik de ayrı bir risk değerlendirme soru setimiz var ve bu sorular sonucunda yine bir risk puanı çıkıyor. Bu puan eğer iş kabul kriterlerimiz açısından yetersizse puanı arttıracak risk iyileştirici önlemler alınması konusunda öneri paketleri hazırlıyoruz. Bu anlamda, yangın risklerine karşın sigorta sektörü olarak minimum standartların oluşturulmasında etkin bir rol almamız gerekebiliyor.