Dünyanın en güçlü sigorta ve finans topluluklarından biri olan Allianz, 70 ülkede hizmet veriyor. Türkiye’deki 100’üncü yılını kutlayan Allianz çatısı altında, elementer sigortalarda Allianz Sigorta, bireysel emeklilik ve hayat sigortalarında Allianz Yaşam ve Emeklilik ile Allianz Hayat ve Emeklilik şirketleri bulunuyor.
Allianz Türkiye, İzmir’deki operasyon merkezi “Allianz Kampüs” ve “Allianz Teknik Deprem & Yangın Test ve Eğitim Merkezi”nin can ve mal güvenliği sistemlerinin kurulum ve bakımlarında EEC ile çözüm ortaklığı yapıyor.
Allianz Türkiye’nin Risk Mühendisliği ve Allianz Teknik Direktörü Dr. Ceyhun Eren, Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladığı Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarının ardından yapısal deprem mühendisliği, binaların deprem sırasındaki davranışları ve olası hasar tahmin yöntemlerinde uzmanlaşmış bir inşaat mühendisidir. Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği İş Sürekliliği Komitesi Başkanı, Risk Mühendisliği Komitesinin eski Başkanı ve TÜYAK üyesidir. Türk Alman Üniversitesi ve TSEV Türkiye Sigorta Enstitüsü Vakfı başta olarak çeşitli eğitim kurumlarında İş Süreklilik Yönetim Sistemi, Teknik Risklerin Yönetimi, Yangın ve Deprem Mühendisliği üzerine dersler vermektedir.
Dr. Ceyhun Eren ile Allianz’ın Türk Alman Üniversitesi’nin Beykoz Kampüsü’nde kurduğu Deprem & Yangın Test ve Eğitim Merkezi’nde buluştuk ve ülkemizin yaşadığı afetlere dair görüşlerini, sigorta sektöründeki gelişmeleri ve EEC ile olan iş birliklerini konuştuk.
Röportaj talebinize çok sevindim çünkü hem Allianz Teknik hakkında bilgilendirmekten hem de yaşadığımız acı afetlerden sonra neler yapılabiliriz noktasında tespit ve önerilerimi sunmaktan memnun olacağım.
Aslında “Allianz Teknik”, grubun dünyadaki 3. test merkezi oldu. İlk olarak 1930’larda Berlin’de kurulan sonrasında Münih’e taşınan malzeme laboratuvarında, yenilenebilir enerji alanında rüzgâr tribünü ve güneş panellerinin hasarlarının kök nedenlerini araştırıp iyileştirici önlemleri üzerine çalışılırken, 2000’lerde ise araç güvenliği üzerine odaklanılmış.
Baktığımızda sadece Allianz değil, tüm sigorta sektörü riskleri iyileştirmeye yönelik alınabilecek tedbirlerin geliştirilmesinde çok etkin bir rol izliyor. Çünkü önlem seviyesi yüksekse daha düşük sigorta primleri ödenmesine yönelik fiyatlandırma prosedürleri söz konusu oluyor. Örneğin yangın mühendisliği açısından, “Türkiye’de sprinkler sisteminin bu kadar yaygınlaşması da sigorta sektörünün yönlendirici etkisinden kaynaklıdır” diyebiliriz.
Öte yandan sigorta sektörünün biraz daha mesafeli durduğu deprem konusunda laboratuvar kuran dünyadaki ilk sigorta şirketiyiz. Allianz Teknik olarak “toplumsal risk farkındalığımızı arttırmaya katkı sağlayalım, iyi eğitim almış ve uygulamalı eğitimden geçmiş mühendisler yetiştirelim, yerli üretim firmalarına da destek sağlayalım” fikriyle yola çıktık. 2014 yılında Türkiye’de bir akredite test laboratuvarı kurulum fikrini kendi içimizde tartışırken, 1999 Depreminin etkileri bile unutulmuştu. Ama şimdi ne kadar doğru bir yatırım yaptığımızı görüyoruz.
Gurur duyuyoruz ki, Türkiye’nin ilk ve tek akredite deprem laboratuvarıyız. Genelde test merkezleri kapalı kutudur. Testler yapılır ama izleyip takip edemezsiniz. Bizim farkımız, bu 2 katlı 1500 m2’lik binamızda her şeyin uygulanabilir ve izlenebilir olacak şekilde tasarlanmış olması. Çok fazla akademik teste ev sahipliği yapma fırsatımız da oldu. Hedefimiz, bu üst seviye mühendislik testlerinin ve simülasyonların eğitimlerde kullanılabilmesiydi. Bunu gerçekleştirdik. Mesela çocukların ilgisini çekmek için legodan yapılan bir “sarsma masamız” var. Bu sayede farklı tipteki binaların bir sarsıntıda nasıl davrandığı küçük yaşta gözlemleyebiliyorlar.
Akreditasyon gereği “doğruluk, gizlilik ve tarafsızlık” zaten olmalı. Bizim için de doğruluk tarafı çok ön planda. Çünkü testlerde önemli olan, bilgisayar ortamında yarattığınız titreşimin gerçekten makine tarafından yüksek doğrulukta, %100’e yakın bir şekilde harekete dönüştürülebilmesi, yoksa sıradan bir sarsıntı yaratmak çok zor değil. Ama bu doğruluk seviyesine ulaşmak hiç kolay değil.
Örneğin, laboratuvarımızın altında 4 metre derinliğinde 100 m2 bir alana sahip 650 tonluk bir beton kütle var ve bu kütleyi 26 tane hava yayıyla (izolatör) yerden 2,5 santimetre havada asılı tutuyoruz. Bu özel temel sistem havada duruyor ve tüm makineler buna %100 sabitlenmiş durumda. Böylece yarattığımız o yüksek gerçeklikteki deprem hareketleri hiçbir şekilde zemine gitmiyor ve geri gelip yaptığımız testi bozmuyor. Bizi özel kılan bir diğer nokta, uluslararası yönetmeliklerin zorunlu tuttuğu üçüncü yönde de testlerimizi yapabilecek kapasiteye sahip olmamız. Deprem bir dalga hareketi ama sadece 2 yönlü değil. Maalesef Kahramanmaraş’ta acı bir tecrübeyle, 3. yön dediğimiz dikey yönde de dalgaların çok etkili olabildiğini gördük.
Bu özelliklerimiz ile pandemi sırasında yerli üreticilerimize çok büyük destek sağlayabildik. Çünkü en yakın akredite test merkezi İtalya’da, İspanya’da. Burada üreticilerimiz hem bilgi edindi hem süreçlerini daha ekonomik yürütebildiler.
Allianz Türkiye olarak risk mühendisliği hizmetlerine çok önem veriyoruz. Benim sigorta sektörüne girmem de risk mühendisliği unvanımla başlamıştı. Halen Allianz Sigorta’nın Risk Mühendisliği Departmanı yöneticiliğine de devam ediyorum. Bir tesisi sigortalamadan önce bir risk analizi çalışması yapıyoruz. Bu analiz yangın ağırlıklı diyebiliriz ama verdiğimiz tüm teminatlarda deprem, sel, yer kayması, kar ağırlığı bile bu analizin bir parçası oluyor. Ek olarak, iş güvenliği üzerine kendimize ait ve zaman içinde çok geliştirdiğimiz bir risk analizi formatımız var. Kendi yarattığımız matematiksel bir alt yapıda, her tesisin farklı risk gruplarına yönelik skorları otomatik hesaplanıyor. Kritik bazı sorulara verilen cevaplara göre hemen alternatif öneri sunabilen otomatik bir formatımız var.
Uzun yıllardır bu işi yaptığım için bir risk analiz raporunun kalitesini, sonucunda sunulan öneriler belirliyor diyebilirim. Kritik nokta, saha çalışmasında bu işi layıkıyla yapmak ve yeterli bilgi birikimine sahip olmaktan geçiyor. Türkiye Sigorta Birliği’nin Risk Mühendisliği Komitesinin kurucu başkanlık görevini yürüttüğüm dönemde, tüm Türkiye’deki sigorta şirketlerinin risk mühendisleri birlikte hareket edebilirse, “sanayimize risklerini iyileştirmesi açısından büyük katkı sağlarız” niyetiyle yola çıkmıştık. Bunun için önce binanın yapısal analizini yapıp sonra gerek genel gerekse faaliyet koluna özel yangın çıkış nedenlerinin ortadan kaldırılmasını sağlamaya odaklanmak gerekiyor.
Bununla beraber, sigorta şirketi olarak en çok deneyimimiz olduğu kısım, hasarın nedenleri ve nasıl sonuçlandığı konusu. Örneğin yangın açısından bakarsak gerçek yangın hasarlarının incelenmesi bizim için en önemli besin kaynağı diyebilirim. Çünkü bu tecrübemizi direkt müşterilerimize yansıtabiliyoruz. Aktif önlemlere değinirsek, burada tasarım kontrolü yani kurulan algılama sistemi gerçekten işe yarayacak mı, Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmeliği’ne uygun mu gibi değerlendirmeler oluyor. Haliyle EN normları da temel kabul edildiği için otomatikman bu kontrolü de yapmış oluyoruz.
Can ve mal güvenliği sistemlerinin bakım çalışmaları, eksikliğine en sık rastladığımız ve önlem alınması için en çok uyarı yaptığımız konuların başında geliyor. Hatalı alarm verdiği için kapatılan dedektörler, algılama sistemi panelinin nerede olduğunun bile bilinmemesi gibi olumsuz vakalarla sıkça karşılaşabiliyoruz. Maalesef ihmal ediliyor. Çünkü yatırımcı yangın algılamayı tek seferlik bir sistem gibi düşünüyor. Buna yönelik, "risk teşviki” dediğimiz projeler yürütüyoruz. Hem bu sistemlerin kurulması hem de bakımlarının yapılması için sürecin standartlara uygun ilerlemesinde Allianz Türkiye olarak destek verebileceğimizi anlatmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki, ülkemizde bakımın öneminin benimsenmesi için gidecek daha yol var gibi görünüyor.
Olması gerekenleri sorguluyoruz, eksiklerin düzeltilmesinde yönlendiriyoruz, saha kontrollerini yapıyoruz ama biz tam bir denetleme yapmıyoruz. Çünkü aslında bu, firmanın yönetmesi ve bilinçli davranması gereken önemli bir risk.
Sizin gibi can ve mal güvenliği konusunda uzman firmalarla iş birliğinin, ülkemizdeki yangın güvenliği bilincinin arttırılması adına çok çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hem şahsen ben hem de firmamız bu tip iş birliklerine çok açığız.
Özellikle bu tip yüksek mühendislik bilgisi gerektiren, hafife alınmaması gereken sistemlerin tasarımı ve kurulumunun belirli yetkinliğe sahip firmalar ve uzmanlar tarafından yapılması gerektiğini hep vurguluyoruz. Bir dönem yönetim kurulu üyeliği yapma fırsatı da bulduğum TÜYAK’ın uzun yıllardır üyesiyim. Orada da hep ön plana çıkardığım bu “mesleki yeterlilik” konusu çok kritik. Sigortacı olarak bizim ana görevimiz büyük bir hasar gerçekleştikten sonra onun tazmin edilmesi gibi gözükse de aslında hasar oluşmadan, önleyici anlamda da katkı sağlamak da görevimiz. Bu merkezin kurulmasında da yine bu amaç ön planda.
Bu anlamda, EEC ile 2019’dan beri çok güzel bir iş birliği içerisindeyiz. Özellikle, çok başarılı bulduğum sanayi bölgelerinde yaptığınız çalışmalara katılmayı ve sigortacı gözüyle sahada gördüğümüz tespitlerimizi yansıtabilmeyi çok önemsiyoruz. Sanayicilerimizin bilinçlendirilmesi ve bu sistemlerin layıkıyla kurulması adına birlikte çalışarak daha atacağımız çok adımlar olabilir.
Özellikle, “yangın danışmanlığı” kavramının geliştirilmesi ve bu sistemler kurulmadan henüz tasarım aşamasında, belli risklerin azaltılmasına yönelik çalışmaların yapılması gerekiyor. Örneğin risk yönetimi adımları artık biliniyor ve iyi uygulandığını da görüyoruz ama üzülerek söylüyorum ki zamanlamada gecikiyoruz. Maalesef fabrika tasarlanıyor, inşaat bitiyor, hatta üretime geçiyor sonra “hadi bir sigorta poliçesi alalım” diye bizi risk analizine çağırıyorlar. Ama iş işten geçtiğinde alınan önlemlerin işe yararlılığı düşük seviyede kalıyor. Bina faaliyet koluna uygun tasarlandı mı, üretimine uygun yapı malzemeleri kullanıldı mı gibi detayların yangın ve deprem açısından ne kadar önemli olduğu ortada. Öne çıkan risklerden biri de yangın riskini yüksek oranda arttıran çatı ve cephe izolasyon ürünleri. Özetle, bazı riskleri baştan önleyebilirsek sonra riski yönetirken alacağımız tedbirler daha ekonomik ve verimli olacaktır.
O yüzden sizin gibi yangın mühendisliği konusunda çalışan firmalarla sigorta sektörünün gerek aktif gerek pasif şekilde mutlaka el birliğiyle çalışmasının çok kritik olduğunu düşünüyorum.