Ülkemizde güneş enerji santrallerinde, henüz gerçekleşmiş ciddi bir yangın olayı bilgisi şu ana kadar duyulmadı. Dileriz bundan sonra da duymayız. Ama ya olursa?
İnsanoğlu ekosistem üzerindeki olumsuz etkilerini her gün daha çok artırıyor. Çevre kirliliği ve iklim değişikliği çözülmesi gereken en önemli konular olarak önümüzde duruyor. Karbon salınımlarının azaltılması ve böylece iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin azaltılması çalışmaları ne yazık ki istenilen düzeyde değil. Pek çok kaynak hızlı bir biçimde tüketiliyor ve özellikle enerji kaynaklarının hızlı bir biçimde azalması birçok bölgesel çatışmayı da beraberinde getiriyor. İşte bu noktada yenilenebilir enerji kullanımı ve bunun yaygınlaşması insanoğlu için adeta ilaç gibi geldi. Bu kapsamda yenilenebilir enerjinin en hızlı gelişen alanlarından olan güneş enerjisi, sınırsız ve ücretsiz bir enerji kaynağı olması nedeniyle sürdürülebilirlik ve arz güvenliği açısından son derecede önemli ve bu kaynak için bir dünya savaşının çıkma ihtimali de yok.
Güneş enerjisindeki gelişmeler, daha önce görülmedik biçimde güvenlik ve güvenilirlikle ilgili pek çok soruyu da beraberinde getiriyor. Bu durum mevcut mevzuat, donanım, araç ve gereç, standartlar gibi konuların gözden geçirilmesini, gerekli değişikliklerin yapılmasını ve yenilerinin ortaya konmasını zorunlu kılıyor. Ayrıca, istenmeyen olayların gerçekleşmeden önce önlenmesi veya bunların sayısının azaltılması açısından, yangın güvenliği alanındaki mühendislik çalışmalarına da önemli bir görev düşüyor. Zira bu çalışmalar aynı zamanda güneş enerjisi teknolojilerinin geliştirilmesine de yol gösterecek ve katkı sağlayacak.
Yangın güvenlik mühendisliği açısından baktığımızda, güneş enerjisi alanında esas olarak termal sistemler ve PV sistemler ön plana çıkıyor. Termal sistemler, bir çevrim içerisinde akışkanın ısıtılması esasına dayanması ve ilave ağırlık(yük) yüzünden yangınla mücadele sırasında çatının veya binanın çökmesine; yangınla mücadele ekiplerinin binalardan ya da çatılardan kayma, düşme ve sıcak akışkan nedeniyle yanma tehlikesi ile yüz yüze kalmasına neden oluyor.
İleri üretim teknikleri, güneş enerjisi teknolojilerinin geleneksel yaklaşımların ötesine geçerek değişik uygulama olanağı bulmasına yardımcı olmaktadır. Örneğin bazı paneller yatay ya da açıyla değil, düşey yüzeylere dikey olarak ta monte edilebilmektedir. Bu durum kimi zaman ortaya çıkan tehlikelerle ve yangınla mücadelede bazı soruları da beraberinde getiriyor. Örneğin PV sistemi oluşturan parçalar, dışarıdan gelen bir alevi nasıl engelleyecek, buna nasıl ve ne kadar süreyle dayanacak ya da yangının etkisini daha da artıracak mıdır?
Ayrıca yenilikçi çalışmalarla geliştirilmiş bulunan çeşitli çatı kaplama malzemelerini (shingle, güneş kiremitleri, vb.) yangınla mücadele ekipleri ne kadar bilmektedir ve bu malzemelerin kullanıldığı ortamlarda yangınla nasıl mücadele edeceklerdir? Bu malzemelerin ömürleri ne kadar olacaktır ve ileride ne kadarlık bir tehlike yaratacaklardır ya da tersi? Bunun yanı sıra aşırı yüklerin etkisinde kalınması durumunda örneğin rüzgar, fırtına, dolu ve kar gibi sıra dışı şartlarda, yapıların yangın güvenliği açısından fiziki durumu ne olacaktır?
Günümüzde bina ve çatı tipi PV uygulamaları giderek yaygınlaşıyor. Ancak itfaiyeciler ya da yangınla mücadele ekipleri için herhangi bir yangınla mücadele faaliyetinden daha farklı bir durum söz konusu değil. Fakat uygulamalara bağlı olarak, örneğin çatının tamamının ya da bir kısmının PV sistemle kaplı olması, yeterli yürüyüş yollarının bulunması ve yangın durumunda, çatıda yangına müdahale için uygun pozisyon alınabilecek yer imkanı yangınla mücadele tekniği açısından büyük önem taşıyor. Büyük ölçekli çatı veya arazi tipi PV sistem uygulamaları içinse işler biraz daha karmaşık ve sıkıntılı hale gelebiliyor. Yine de yangınla mücadele ekiplerine tavsiye edilen genel husus, PV sistemlerdeki yangını da enerji üreten bir elektrik santralinde ortaya çıkan yangın şeklinde ele alıp değerlendirmeleri ve buna göre mücadele etmeleri şeklinde olacaktır.
Yangın güvenliği açısından, konvensiyonel bir enerji santrali veya benzer bir yardımcı tesis için, örneğin bir trafo ya da dağıtım merkezi gibi, yapılacak en doğru şey iyi bir planlama ve santral yetkilileri tarafından açık ve net bir şekilde tanımlanmış kılavuz olmadıkça, yüksek gerilimin bulunduğu alanlara/bölgelere kesinlikle girilmemesidir.